İş dünyasında olmaz denilen oldu

GOOINN araştırma raporuna göre pandemide uzaktan yapılamaz denilen işlerin yapılabileceği ortaya çıktı. Rapora göre bundan sonra iş dünyası yeniden şekillenecek, standartlar değişecek.

Pandeminin en belirgin etkisinin uzaktan çalışan bireylerin sayısındaki çarpıcı artış olduğuna dikkat çekilen raporda, çoğu kurumsal firmanın uzaktan çalışma modeline dönerek maliyetlerin de ciddi bir şekilde azalttığına ve teknik olarak uzaktan yapılamaz denilen işlerin yapılabileceğinin ortaya çıkmasına da vurgu yapılıyor.

Girişimci şirketlere inovasyon kültürünü transfer ederek kurum içi girişimcilik programlarının hayata geçmesini sağlayan GOOINN, Türkiye’de ve dünyada “İş Yaşamında” işveren, yönetici ve çalışanları gelecekte nelerin beklediğine ilişkin bir araştırma raporu yayınladı.

İş yaşamında Kovid-19 pandemisi ile birlikte çok büyük değişiklikler olduğunun altının çizildiği raporda; ticari ilişkilerin askıya alınmasından, ülkelerin sınır kapılarını kapamasına kadar pek çok konuya değinildi. “Ofiste çalışma” kalıbının yıkılarak uzaktan çalışma sisteminin uygulanabilirliğinin ortaya çıktığına vurgu yapan raporda ayrıca çalışanların “yeni normal” adı verilen çalışma şekline hızlı uyum sağladığını da ortaya koydu.

Pandeminin en belirgin etkisinin uzaktan çalışan bireylerin sayısındaki çarpıcı artış olduğuna dikkat çekilen raporda, çoğu kurumsal firmanın uzaktan çalışma modeline dönerek maliyetlerin de ciddi bir şekilde azalttığına ve teknik olarak uzaktan yapılamaz denilen işlerin yapılabileceğinin ortaya çıkmasına da vurgu yapılıyor. OECD’nin 2021 yılında yaptığı araştırmada ise pandemi öncesindeki uzaktan erişim sunan kamu istihdam hizmetleri ülkeler genelinde yüzde 50 iken pandemi sonrasında bu oran yüzde 80’e çıktığı ortaya konuyor.

Nasıl bir gelecek bizi bekliyor?

Gelecekteki iş yapış biçimleri, işlerin yapısı, çalışma ortamları, çalışanların ve işverenlerin istek ve beklentilerinin günümüzdekinden çok daha farklı olacağına kesin gözüyle bakılırken, teknolojik gelişmelerin endüstriyel ve işgücü piyasalarına katkı sağlayacağına ve iş türlerinin yeniden tanımlanmasının önünü açması bekleniyor. Aynı zamanda gelecekte hibrit çalışma modellerinin ön plana çıkması ve bu çalışma modelinin birçok çalışan tarafından daha fazla benimsenmesi de kaçınılmaz olarak görülüyor.

Otomasyon ve araştırma, geliştirme ile yeni teknolojileri destekleyen alanlarda işlerin büyüyeceğine dikkat çekilen raporda, yeni istihdam biçimlerinin ortaya çıkmasıyla buna uyum sağlayacak, eşitsizliği azaltacak, yeni durum ve ihtiyaçlara cevap verecek evrensel bir koruma ve sosyal koruma sistemlerinin oluşturulması ve düzenlenmesi gerekeceğine de değinildi.

Bu gelecekte liderlik pozisyonun da değişeceği belirtilirken liderlerde aranılacak vasıflar da şunlar olacak; uyarlanabilir sistemleri destekleyen liderler, esnek yapıya sahip olan liderler, ilham veren liderler, ruh sağlığına ve refaha önem veren liderler, dijital araçlardan yararlanan liderler ve kaliteye odaklanan liderler.

Raporda ayrıca yöneticilerin geleceğin iş dünyasında dikkat etmesi ve sahip olması gereken önemli özellikler de şu şekilde sıralanmış durumda: Eleştirel düşünme, problem çözme, aktif öğrenme, öz kontrol, dayanıklılık, stres toleransı, esneklik, olumlu düşünme, empati ve harekete geçme motivasyonu ve disiplini.

Z kuşağı ne istiyor?

Yapılan araştırmada rapora yansıyan bir başka başlık ise Z kuşağı ile ilgili. İş hayatına atılan yeni Z kuşağının, özellikle pandemi döneminde çalışma ortamına adapte olmasıyla başlayan istekleri, beklentileri ve çalışma hayatına bakış açıları çok farklılık gösteriyor.

Z kuşağı için maddiyatın her şey olmadığına işaret edilen raporda bu kuşak için yaptıkları işin bir anlam ifade etmesi onlar için birincil sırada yer alıyor. Bu kuşak sonsuza kadar aynı işte kalmayı planlamazken bunun nedenleri arasında işverenleri ile değerlerinde çatışma hissetmesi, kötü iş-yaşam dengesinin bulunması, mesleki gelişim fırsatlarının bulunmaması ve düzenli olarak fazla mesai yapılması görülüyor.

“Bütün dinamikler sarsıldı.”

GOOINN’in Kurucusu Yavuz Çingitaş Kovid-19 pandemisinin birçok alanda olduğu gibi iş yaşamında birçok dinamiği sarstığına da dikkat çekerek “Özellikle bazı kesimler arasında eşitsizliklere yol açıldı. Yüksek becerilere ve yüksek gelire sahip olanlar ile olmayanlar; erkekler ile kadınlar; iyi işi olanlar ile güvencesiz işi olanlar veya olmayanlar arasında sosyal ve ekonomik ayrımlar derinleşti. Diğer yandan yeni teknolojik gelişmeler ve internet erişimi artık yüksek vasıflı çalışanların işlerini de etkilemeye başladı. Platform teknolojisi ile ortaya çıkan ekonomi, özellikle pandemi krizinde temel hizmetler de dahil olmak üzere yeni istihdam fırsatları ortaya çıktı” dedi ve şunları ekledi:

“İş dünyası değişiyor. Dijitalleşme, küreselleşme, nüfusun yaşlanması ve düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş, mevcut işleri ve bunun için gerekli olan becerileri etkilemekte. Değişen bu dünyada başarılı olmak için artık çalışanların, firmaların ve ülkelerin yeni görevler ve doğru beceriler elde etmeleri açıktır. Bu nedenle OECD bireyleri ve kurumları geleceğin işlerine hazırlamak için çeşitli araçlar geliştirerek analiz ve uygulama desteği sağlamaktadır.”

“Geriye dönüş yok!”

Akbank Akademi Müdürü Selda Özçalık pandemi ile birlikte zorunlu olarak ve aniden başlanan mekan bağımsız çalışma modeline geçtiklerini ve oldukça başarılı olduklarını belirterek şunları söyledi:

“Artık geriye dönüş yok. İşin doğasına uygun şekilde uzaktan, ofisten ya da hibrit modellerle devam edeceğiz. Çalışma hayatındaki tüm paydaşlar için sadece bugünün ihtiyaçlarını karşılamak yeterli olmayacak. Değişime direnç göstermek yerine sürekli yenilenmek, yeniyi aramak, stratejik ve uzun dönemli düşünebilmek ama esnek olmak, yeniden öğrenmek ve yeniye adaptasyon yeteneğini geliştirmek önem kazanacak. Liderliğin öneminin daha da artıracağını ve konuştuğumuz kapsamda rolünün daha çok kolaylaştırıcılık olacağına da inanıyorum.”

“Yaratıcı kişilerin dönemi başlıyor.”

Yeni kuşakların çalışma ortamına dahil olmasıyla çalışma hayatının değişeceğini beklediklerini kaydeden ConectoHub Kurucu Ortağı Banu Akgül “Uzun vadede olacak şey pandemi ile birlikte hızlandı. Şu anda uzaktan çalışma modelleriyle dünyanın herhangi bir yerinden çalışabiliyoruz. Bir araştırmaya göre çalışanların %48’inin artık uzaktan-hybrid çalışma modellerini tercih ettiğini gösteriyor. Uzaktan halledemeyiz düşüncesi kırıldı ve işlerin uzaktan da yürüyebileceği anlaşıldı. Uzaktan çalışma modelleri ile çalışanlar ve işverenler arasında rekabet arttı. Şimdi gelişen, değişime ayak uyduran, yaratıcı kişilerin dönemi başlıyor.” şeklinde konuştu.

Türkiye’yi neler bekliyor?

Türkiye genç nüfusuyla büyük potansiyel vaat eden iş gücüne sahip olduğunu söyleyen Yavuz Çingitaş raporda yer alan Türkiye iş hayatı ile ilgili olarak da şunları söylüyor;

“Dijital çağın kendisini hissettirmesi ile her ülkede olduğu gibi Türkiye’de çalışma şekilleri değişmekte. Otomasyon, yapay zekâ ve dijital teknolojilerin etkisiyle yapılan işlerin içerikleri ve çalışanlarda aranan yetkinlik ve beceriler farklılaşmaktadır. Bu değişimler ihtiyaçların farklılaşmasına neden olmaktadır. Örneğin birçok kişi uzmanlık gerektiren alanlarda uzmanlık desteği almak istemektedir. Diğer yandan dijitalleşme ve e-ticaretin gelişmesiyle birçok işletme ürünlerini daha hızlı, daha kolay ve daha geniş müşteri kitlelerine ulaştırabilmektedir.

Türkiye’de çalışan kesimin yetkinliklerini geliştirmesi gerekecektir. Yetenek dönüşümünün oluşması ve sürdürülebilirliği sağlamak adına bireylerin, şirketlerin, birliklerin, kamu kurum ve kuruluşların işbirliği içerisinde çalışması son derece önemlidir. Yapılacak olan iş birlikleriyle yeni çalışma modelleri ve yetenek dönüşüm programları geliştirilebilir, stratejik işgücü planı oluşturulabilir, gelişim ve teknoloji merkezleri kurulabilir, hızlandırıcı mekanizmalar ve teşvikler sağlanabilir, öğrenme deneyiminde iyileştirmeler yapılabilir ve yaşam boyu öğrenim desteklenebilir.

Otomasyon, yapay zekâ ve dijital teknolojiler Türkiye’de bazı işlerin kaybolmasına sebep oluyor. Ancak baktığımızda; otomasyon sayesinde işlerdeki verimlilik ve yatırım artışının yanı sıra hizmet odaklı bir büyümenin olması kaçınılmaz. Gelişen teknolojilerin işleri dönüştürerek yeni iş alanları yaratması da beklenmektedir. Ülkemizde özellikle 2030 yılına kadar 3,1 milyon iş artışı potansiyeli öngörülmektedir. Bu artışın daha çok perakende satış ve servis, sağlık ve bakım hizmetleri, yeme-içme ve konaklama gibi hizmet sektörlerinde görülmesi bekleniyor. Türkiye’de mesleklerin sadece yüzde 2’sinin tamamen otomasyonu mümkündür. Fakat mevcut teknolojilerle mesleklerin yüzde 60’ında yapılan işin üçte birinden fazlası otomatize edilebilir durumdadır.”