Sigorta, iklim krizinde güvenli liman olacak

Türkiye'de çevresel riski artıran iklim kriziyle mücadelede "iklim sigortası" büyük önem taşıyor. Sigorta, aşırı hava olaylarına karşı en büyük güvence ve risk yönetim aracı.

Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) Genel Müdürü Serpil Günal, "Devlet Destekli Tarım Sigortaları Sistemi"ne işaret ediyor ve sistemin bu yıl daha da büyüyeceğini belirtiyor. IBS Sigorta ve Reasürans Brokerliği CEO'su Murat Çiftçi ise "Dünya genelinde deniz seviyesinin 5 metre kadar yükselmesi halinde deniz kenarındaki birçok şehir yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir" diyor. Çiftçi'ye göre; sigorta sektöründe yeni kriterler belirlendikçe, sürdürülebilir olmayan hiçbir proje ve işletme kalmayacak.

Sabah'ın haberine göre küresel iklim değişikliğine bağlı olarak etkisini arttıran aşırı sıcak, susuzluk, kuraklık, yangın, sel, dolu, hortum ve fırtına, tarım ve hayvancılık gibi birçok sektörde sarsıcı etki yaratıyor. Yüzde 98'i buzla kaplı Antarktika kıtası küresel ısınma etkisiyle erimeye devam ediyor. Böyle sürerse dünya genelinde deniz seviyesi 5 metre kadar yükselebilecek. Bu durum, deniz kenarındaki birçok şehir için yok olma tehlikesi anlamına geliyor.

Çiftçi için bilgisini 'güncelleme' dönemi

Türkiye'de çiftçinin gözünde dört mevsim kavramı değişti. Baharlar oradan kalktı ve dört mevsim ikiye düştü. Artık ılık kışlar ve sıcak yazlar gözleniyor. Bu da ürün gelişimini etkiliyor. Dahası bu beklenmedik ve aşırı hava olayları, ezberi bozulan çiftçiyi çaresiz bırakıyor ve iş yaklaşımını ve takvimini değiştirmeye zorluyor. Sigorta da bu noktada en büyük güvence ve risk yönetim aracı olarak öne çıkıyor.

15 yıllık bir sistem olan TARSİM'in genel müdürü Günal, geçen gün devlet, özel sektör ve sivil toplum arasında bir işbirliği modeli olan "Devlet Destekli Tarım Sigortaları Sistemi"nin bu yıl daha da büyüyeceğini ifade etti. Sistemin teminat kapsamı her geçen gün genişliyor. "2022 Yılı Devlet Destekli Tarım Sigortaları Genel Şartlar ile Tarife Talimatları" Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nca yayınlandı ve yürürlüğe girdi. Prim tutarları indi ve birçok yeni uygulamaya geçildi. Konya'da "Gelir Sigortası" pilot uygulaması başladı. Türkiye'de geçen yıl "Köy Bazlı Kuraklık Verim Sigortası" kapsamında 83 binden fazla poliçe tanzim edilmişti. Bu yıl bu sigortada devlet destek oranı yüzde 60'tan 70'e çıkarıldı.

Deniz seviyesi 5 metre daha yükselirse...

İklim değişikliğinin sigorta sektöründeki yansımalarını değerlendiren Çiftçi ise şunlara dikkat çekti:

Küresel olarak 6,3 trilyon doların üzerinde primi olan sigorta sektörünün iklim değişikliğiyle mücadele ve net sıfır emisyonlu bir ekonomiye geçişi hızlandırma konusunda muazzam bir potansiyele sahip. Sigorta sektöründe yeni kriterler belirlendikçe, sürdürülebilir olmayan hiçbir proje ve işletme kalmayacak.

Küresel iklim değişikliğine bağlı yansımalar yaşantımızda olumsuz etkiler bırakmaya devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda yapılan bir araştırmaya göre; yüzde 98'i buzla kaplı Antarktika kıtası küresel ısınma etkisiyle erimeye devam ediyor. Bu şekilde ilerlediği takdirde dünya genelinde deniz seviyesi 5 metre kadar yükselebilecek. Bu yükselme deniz kenarında kurulan birçok şehrin de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalması anlamına geliyor.

Sektör yavaş yavaş fosil yakıtları ve kömürü portföylerinden çıkarıyor. Türkiye de benzer aşamalardan geçiyor. Portföy düzenlemeleri, poliçe içerikleri sıfır karbon ekonomisini destekleyip, iklim krizinin getirdiği afetleri koruma altına almayı amaçlıyor. Tüm bu gelişmeler karşısında sektör genelinde yapılan hazırlıklar, kamuoyunun farkındalığını artırmakta ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltma konusunda örnek teşkil etmekte. Yapılan zirveler ve imzalanan ittifaklar da bu konuda yapılan çalışmaların önemli göstergeleri.

Özellikle sigorta sektöründeki kriterlerin yeniden belirlenmeye başlamasıyla, konut ve proje yapımında da büyük değişimler olacak. Malzemeden işçiliğe, kullanılan makinelerden coğrafi konuma ve yerleşimine çok geniş bir spektrumda bakılacak. İklim krizi gerekliliklerine uygunluk elbette fiziki olarak ölçebildiğimiz alanlardaki değişimlerden gelecek. 2050'ye kadar karbon sıfır ekonomisine geçişte aşama aşama bu süreçlerin hepsini ele alacağız.

Önümüzdeki yıllarda sürdürülebilirliğe yapılan yatırım daha da artacak, sürdürülebilir olmayan hiçbir proje ve işletme kalmayacak. Riski öngörmek durumunda olduğumuzdan toplumsal sorumluluk olarak da iklim ve sürdürülebilirlik konularını gündemde tutmakla yükümlüyüz.