LONDRA ‘BÜYÜK VEBA’ SALGINI (1665-1666)
Büyük Veba İngiltere’de meydana gelen son büyük hıyarcıklı veba salgını oldu. Aynı zamanda kara ölümden bu yana en kötü veba salgınıydı. En erken vakalar St Giles-in-the-Fields adlı bir bölgede görüldü. Ölüm sayısı sıcak yaz aylarında hızla yükselmeye başladı ve bir hafta içinde 7 bin 165 Londralının öldüğü Eylül ayında doruğa ulaştı. 18 ay boyunca, tahminen 100 bin kişi can verdi; bu sayı, o sırada Londra nüfusunun neredeyse dörtte birine tekabül ediyordu. Bu dönemde hastalığı yaydıkları kuşkusuyla yüz binlerce kedi ve köpek de katledildi.
KOLERA SALGINI (1817-1823)
İlk büyük Kolera salgını Hindistan’da bulunan Jessore kentinde başladı ve bölgenin çoğuna ve daha sonra komşu bölgelere yayıldı. Bu, milyonlarca insanı öldüren yedi büyük Kolera salgınının ilkiydi. John Snow adında bir İngiliz doktor hastalığın yayılmasının nasıl önlenebileceğine dair araştırmalar yapıyordu ve 1854 yılında Londra’nın Soho mahallesindeki bir su pompası kaynağını izole ederek, salgını durdurmayı başardı. Daha sonra onun izinden giden diğer bölge ve ülkeler de salgını kontrol altına almayı başardılar.
Dünya Sağlık Örgütü, Kolera salgınını ‘unutulmuş pandemi’ diye adlandırdı ve 1961 yılında başlayan yedinci salgının bu güne kadar devam ettiğini ifade ediyor. Bildirildiği kadarıyla, Kolera hastalığı her yıl 1.3 milyon ilâ 4 milyon insanı hasta ediyor ve yıllık ölüm sayısı 21 bin ilâ 143 bin arasında değişiyor. Kolera, belirli bir bakteriyle kirlenmiş yiyecek veya suyun yutulmasından kaynaklandığından, aşırı boyutlardaki zenginlik eşitsizliği ve sosyal gelişim eksikliği nedeniyle, geri bırakılan ülkelere ezici bir şekilde zarar veriyor.
İSPANYOL GRİBİ VEYA ‘H1N1’ (1918-1919)
‘İspanyol Gribi’ olarak da bilinen 1918 yılındaki grip salgını, tarihteki en yıkıcı salgın olarak kaydedildi. Uzak Pasifik Adaları’ndaki ve Kuzey Kutbu’ndaki insanlar da dahil olmak üzere dünya çapında 500 milyon insana bulaştı. Ölü sayısı 50 milyonu aştı. Bu ölümlerin yaklaşık 25 milyonluk kısmı, salgının ilk 25 haftasında yaşanmıştı. Bu salgınla ilgili özellikle göze çarpan şey kurbanlarıydı. Grip salgını çoğunlukla gençleri, yaşlıları veya zayıf bir bünyeye sahip insanları öldürdü.
Bununla birlikte, bu pandemik tamamen sağlıklı ve güçlü genç yetişkinleri de etkilerken, sınırlı sayıda çocuğu ve zayıf bağışıklık sistemine sahip olanların bir kısmını hayatta bırakmaktaydı. Salgın sırasında, I. Dünya savaşının son dönemi yaşanıyordu ve halk sağlığı yetkililerinin viral salgınlarla başa çıkmak için kullanabileceği hiçbir resmi protokol yoktu; bu durum, etkisinin büyümesine katkıda bulunmuştu. Sonraki yıllarda, pandeminin nasıl gerçekleştiğini ve nasıl önlenebileceğini anlamak üzere yapılan araştırmalar, halk sağlığı alanında iyileşmelere yol açtı ve grip ve benzeri virüs salgınlarının etkisini azaltmaya yardımcı oldu.