1. HABERLER

  2. TEKNOLOJİ

  3. Dijital reşitlik yaşı kaç olmalı?

Dijital reşitlik yaşı kaç olmalı?

Kimi ülkelerde 13, kimilerinde 16 olarak belirlenen dijital reşitlik yaşında henüz net bir uzlaşı yok. Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, çocukların dijital medya olanaklarından mahrum bırakılmasının doğru olmadığını kaydediyor.

Dijital reşitlik yaşı kaç olmalı?

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik bölümünden Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, dijital reşitlik konusunda değerlendirmede bulundu.

Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, UNICEF’in 2017 yılında yayınladığı “Dünya Çocuklarının Durumu 2017: Dijital Bir Dünyada Çocuklar” başlıklı raporda da belirtildiği gibi her çocuğun dijital mecraların getirilerinden eşit bir şekilde faydalanabilmesi, tehditlerinden de sakınarak kendilerini koruyabilmesi gerektiğini belirterek “Çocukların sosyal medyaya katılımı, kendini ifade edebilme olanağının olması gibi hakları çeşitli ülkelerde ‘Dijital Reşitlik Yaşı’ politikası kapsamında sağlanıyor.” dedi.

Dijital reşitlik yaşı her ülkede farklı

Ünal, “Belçika, Danimarka, Estonya, Finlandiya ve Birleşik Krallık gibi ülkelerde dijital reşitlik yaşı 13; Almanya, Macaristan, İrlanda ve Romanya gibi ülkelerde ise 16 kabul ediliyor. Fakat belirli ülkelerin standartlaştırma çalışması olsa da uluslararası düzeyde belirli bir standardı henüz yok. Buna göre, dijital reşitlik yaşının en az 13 olduğu kabul edildiğinde, daha küçük yaştaki çocukların dijital medya kullanımı ve buna yönelik kontrol ve denetimlerinin sağlanması ebeveynlerinin sorumluluğundadır.” diye konuştu.

Dijital medyanın çocuklar açısından dikkat çekici unsurlar barındırdığını kaydeden Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Hareketli görüntüler, fotoğraflar, videolar özellikle sosyal medya gibi etkileşimli dijital mecralarda ilgi çekmektedir. Dikkat çekme aynı zamanda eğitimin bir parçasıdır. Öğrenme dikkatle başlar ve ilgi, güven, tatmin aşamaları ile kalıcı hale gelir. Buna ARCS (Attention-Relevance-Confidence-Satisfaction) motivasyon modeli de diyoruz. Bir içeriğe dikkat çekmek ve onu kalıcı hale getirmek bu şekilde mümkün oluyor. Dikkat sağlanamadığında görülen ya da işitilen şeyler kısa süreli bellekte kalıyor, kalıcı belleğe ulaşmadan bir süre sonra unutuluyor. Dolayısıyla dikkat çekici unsurları barındıran dijital mecraların çocuk ve yetişkinlerin öğrenmesinde işe katılması önemlidir.” diye konuştu.

Ebeveynlerin de dijital medya okuryazarlığı becerilerine sahip olması gerekir

Çocukların bilişim teknolojileri ile karşılaşması ve deneyimlemesi ailelerin kontrolünde olduğundan ebeveynlerin dijital medya okuryazarlığı becerilerine sahip olmasının da önemine işaret eden Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Bu becerilerin çocuğa ilk aktarıcısı ebeveynleridir. Dijital medya okuryazarlığı kapsamındaki; dijital medya kullanım süresi, doğru bilginin teyit edilmesi, dezenformasyondan korunma, sahte hesapları fark etme, içeriklerin uygun bir şekilde seçilmesi ve yayınlanması, etik kurallara uyma, duygusal yayılıma dikkat etme ve olumsuz içeriklerden korunma gibi birtakım becerilere her yaştan bireyin sahip olması beklenmektedir.” dedi.

Dijital medya olanaklarından mahrum bırakmak doğru değil!

“Çocukların günümüz şartlarında dijital medyadan mahrum bırakılması doğru değildir” diyen Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, şunları söyledi:

“Eğer dijital reşitlik yaşı ve bununla ilgili politikalar belirlenirse çocukların dijital medya olanaklarından faydalanabilmesi sağlanabilir. İlköğretim müfredatında ye alan Bilişim Teknolojileri dersinde dijital medya okuryazarlığı becerileri kazanımı hedeflenirse çocukların dijital medya kullanım sorumluluğunu almalarına hazırlık yapılabilir. Dijital Reşitlik Yaşı ise, ülkemizde yasal çerçeve ile belirlenebilir ve bu konuda ancak uygulanabilir politikalar sağlanırsa ve kültürel yayılım için bilgilendirme çalışmaları yaygınlaştırılırsa çocukların dijital medya mecralarından sağlıklı bir şekilde yararlanabilmesi mümkün olacaktır.”

13 yaş altındaki çocuklar için Youtube tehlike oluşturabilir

13 yaşın altındaki çocukların dünya genelinde yaygın olarak Youtube mecrasını kullandığını ifade eden Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, sözlerini şöyle tamamladı:

“Araştırmalar incelendiğinde, İsveç'te Youtube kullanımı 9-18 yaş aralığında birinci sırada gelmektedir. İngiltere'de ise, 8-11 yaş arası çocukların yüzde 81'inin Youtube kullandığı belirtilmektedir. 9-12 yaşlarındaki İsveç çocuklarla grup görüşmeleri ve gözlem yapılarak yürütülen araştırmada, çocukların izledikleri bir Youtuber’ı kendilerince kimlik oluşturmada inşa ettikleri, yani takip edilen fenomenin çocuğun kim olduğunu belirlemede etkili olduğu bulunmuştur. Bu durum aslında 13 yaş altı çocukların sosyal medya kullanım sorumluluğunu almaları ve kendilerini zararlı içeriklerden korumaları için henüz erken olduğunu göstermektedir. Kendi kişilik özellikleri yerine fenomenlerin kişiliğine bürünmeleri çocuklar için tehlike oluşturabilir.”

Önceki ve Sonraki Haberler