Diyabet (Şeker hastalığı)
Gerek Tip 1, gerekse Tip 2 diyabet hastaları sağlıklı insanlara oranla daha zayıf bir bağışıklık sistemine sahip. Tip 1 diyabet bir otoimmün hastalığı. Bağışıklık sisteminin pankreastaki insülin üreten beta hücrelerine saldırması sonucu ortaya çıkıyor. Vücut kan şekerini düşüren insülin hormonundan yeterli miktarda üretemediği için, kan şekeri devamlı yüksek seviyede bulunuyor. Bu da vücudun savunma mekanizmasını zayıflatıyor. İnsülin direnci olarak da adlandırılan Tip 2 diyabette ise pankreasta insülin üretimi yeterli olduğu halde, hücrelerde insülin hormonunu algılayıcı reseptörlerin çalışmaması nedeniyle bu hormona karşı duyarsızlık gelişiyor.
Kan şekeri seviyeleri ilaçla normal seviyelerde tutuluyor olsa bile, özellikle ateşli enfeksiyon hastalıkları diyabet hastaları için yüksek bir risk faktörü oluşturuyor.
Ayrıca diyabet damarlarda değişime ve çeşitli damar hastalıklarına neden olabildiği gibi organlara da zarar verebiliyor. Bu durum da vücudun viral hastalıklarla mücadele kapasitesi düşüyor.
Kalp ve Damar Hastalıkları
Koroner ve iskemik kalp hastalıkları bu grubu oluşturuyor. İskemi bir doku ya da organa kan akışının azalması ya da durması anlamına geliyor. Koroner yani kalbi besleyen damarlardaki daralma ise oksijen yetmezliğine yol açıyor. Buna ise ateroskleroz yani damar sertliği neden oluyor. Burada da enfeksiyonların ölümcül sonuçları olabiliyor. Kalp kapakçığı sorunu yaşayanların da sağlıklı insanlara göre çok daha temkinli davranmaları gerekiyor.
Viral enfeksiyonlara mücadele için metabolizmanın düzgün çalışması büyük önem taşıyor. Metabolizmadaki bozukluklar vücudu daha savunmasız ve hâle getiriyor ve vücut fonksiyonları kısıtlanıyor, bu da vücudun çok daha fazla yıpranmasına neden oluyor.
Hipertansiyon (Yüksek tansiyon)
Türk Nöroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Öztürk’ün verdiği bilgilere göre Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ı hipertansiyon hastası. Robert Koch Enstitüsü’nün 2008-2011 yılları arasındaki verilere dayanan değerlendirmesi de Almanya’da yaklaşık 20 milyon kişinin hipertansiyonu olduğunu ortaya koyuyor.
Tansiyonun uzun süre yüksek seviyelerde olması damarlarda yıkıma neden oluyor. Kan basıncının sürekli yüksek olmasının kalbe de olumsuz etkileri var. Kalbe yönelik aşırı yüklenme ağır kalp-damar hastalıklarına neden olabiliyor. Hastalar bu sessiz ve sinsice yaşanan gelişmeyi sıklıkla çok geç, örneğin bir felç ya da kalp krizi sonrasında öğreniyor.