1. HABERLER

  2. GÜNDEM

  3. Özel sektör alacak sigortası rekabette zorlanıyor

Özel sektör alacak sigortası rekabette zorlanıyor

Özel sektör alacak sigortası, devlet destekli sigorta ile rekabette zorlanıyor.

Özel sektör alacak sigortası rekabette zorlanıyor

Dünya'nın haberine göre ticari alacak sigortası, özel sektör tarafında 2007 yılında Coface’ın Türkiye pazarına girmesiyle hareketlendi. Onun öncesinde Eximbank, yalnızca yurt dışı işlemler için alacak sigortası poliçesi satıyordu. Coface’dan sonra Euler Hermes ve Atradius’un da gelmesiyle piyasada üç büyük uluslararası oyuncunun rekabetini görmeye başladık. Üç büyük, pazarı belli ölçüde büyütmeyi; Türk KOBİ’sinin hem yurt içi, hem de yurt dışı işlemlerini teminat altına almayı başardılar. Bu ürünle alakalı ciddi bir farkındalık yarattılar. Sektörün de her yıl ortalama yüzde 10-15 arasında büyümesini sağladılar. Gerçi Avrupa’da alacak sigortalarının total sigorta portföyünden aldığı pay yüzde 15-20’ler arasındayken Türkiye’de yüzde 1’in altında halihazırda ama zaten ürünün mazisi de çok yeni. Özetle, sözünü ettiğimiz bu üç şirket sektörde ticari alacak sigortası konusunda bir kulvar açtılar.           
Bu arada, devlet 2020 yılında COVİD-19’a karşı alınan tedbirler çerçevesinde devlet destekli ticari alacak sigortasının şartlarında KOBİ’ler lehine bir genişlemeye gitti. Yeni düzenleme ile ciro kriteri 25 milyon liradan, 125 milyon liraya yükseltildi. Yalnızca küçüklerin değil, orta ölçekli KOBİ’lerin de sigortalanmasının önü açılmış oldu. Ayrıca ticari alacağını sigortalamak isteyen KOBİ’ye, her bir alıcı başına 750 bin liraya kadar teminat limiti de sağlandı. Hal böyle olunca devletin 2019’da küçük ölçekli KOBİ’ler için devreye soktuğu alacak sigortası, zaten ufak ufak özel sektörden pazar kapmaya başlamışken, bu yeni düzenleme ile de pazarda özel şirketler aleyhine olan küçülme biraz daha ivmelenmiş oldu. Devlet destekli ticari alacak sigortasının yurt içi işlemler için yapıldığını, özel sektör tarafındaki üç büyük şirketin yaptıkları işlemlerin de yüzde 80’inin yurt içi işlemlerden oluştuğunu ve devlet destekli özel alacak sigortasının özel sektörün ürününden ortalama yüzde 30 ucuz olduğunu düşünürsek buradaki tabloyu çok daha net görebiliriz.              

Şirketlerin hayat sigortası

Aşağıda sektörün üç büyük oyuncusunun ikisinden aldığımız görüşlere de yer vereceğiz ama, şimdi gelin işin alfabesinden başlayıp, ticari alacak sigortası nedir, ihracatçıya nasıl avantajlar sağlar, kısaca hatırlayalım. Ticari alacak sigortası, nakit akışınızı korumak için alacaklarınızı garanti altına alan bir sistem. Aslında o kadar hayati bir ürün ki, şirketlerin ‘Hayat Sigortası’ olarak ifade ediliyor.              

Temelde üç fonksiyonlu bir ürün alacak sigortası; alacağı güvence kapsamına alıyor, riski önceden öngörüp önlemeye çalışıyor ve riskin gerçekleşmesi durumunda ise tazminat ödüyor. Ticari alacaklarını sigortalayan şirketler, mevcut müşterileri ile güvenli ticaret yapmalarının yanı sıra; yeni pazarlara açılırken de ticaret alacak sigortası şirketini referans ve yol gösterici olarak yanlarına almış oluyorlar. Alacak sigortası, alıcılar için belirlenen kredi limitleri kapsamında; yurt içine 120 güne, yurt dışına ise 180 güne kadar yapılan peşin ve banka teminatı dışında kalan açık hesap satışları kapsıyor. Küçük, orta ve büyük ölçekli her sektörden firma yurt içi ve yurt dışı pazarlarda güvenle ticaret yapabiliyorlar bu sayede.             

Maliyeti yüzde 1’in altında

Kimler kullanabilir diye baktığımızda ise; müşterileriyle açık hesap çalışan her şirket ticari alacak sigortasından faydalanabiliyor. Hizmet sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin yanı sıra, ekonominin farklı sektörlerinde emtia ticareti yapan şirketler de ticari kredi sigortası kullanabiliyorlar. Ürünü alabilmek için asgari bir satış tutarı yok, ancak uygun maliyetli olabilmesi için genellikle yıllık satışların en az 10 milyon TL seviyesinde olması öneriliyor.           

Neden bu ürünün şirketlerin ‘hayat sigortası’ olarak tanımlanabilecek kadar önemli olduğu sorusunun yanıtına gelince; ortalama olarak ticari borçlar bir şirketin varlıklarının yüzde 40’ını oluşturuyor. Bu rakam bazen çok daha yüksek de olabiliyor. Bir şirketin hangi müşterisinin ödeme sıkıntısına düşeceğini kestirmesi çok zor ve zamanında tahsilat yapamamasının da bedeli çok yüksek olabilir.           

Ticari alacak sigortası poliçesi yaptırmak isteyen bir şirketin göze alması gereken maliyet nedir diye bakacak olursak; poliçenin primi, satışların yüzdesi üzerinden hesaplanıyor. Bu oran, şirketin ticari geçmişine, şüpheli alacaklarına, sektörüne ve müşteri tabanına bağlı olarak genellikle yüzde 1’in altında hesaplanıyor.               

Ticari alacak sigortası pazarı geçen yıl yüzde 25 büyüdü

Pazar her yıl ortalama enflasyon artı yüzde 20- 25’ler civarında büyümeye gerçekleştiriyor. TSB (Türkiye Sigorta Birliği), 2021 Kasım ayı verilerine göre, ticari alacak sigortası pazarı bir önceki yılın eş dönemine göre yaklaşık yüzde 25 büyüdü. Yine Kasım ayı verilerine göre toplam prim üretimi 462 milyon TL. Bu branşın tüm sigorta portföyü içindeki payı ise maalesef yüzde 1’in altında.          
Ticari alacak sigortası branşının en büyüğü yüzde 31.27’lik pazar payıyla Coface, onu yüzde 26.1’lik pazar payıyla Euler Hermes ve yüzde 20.36 ile de Atradius takip ediyor. Bu üç büyüğü sırasıyla; yüzde 7.4 ile Türkiye Sigorta, yüzde 5.9 ile Dubai Sigorta, yüzde 3.54 ile Anadolu Sigorta takip ediyor. İlk 10 içinde yer alan Axa, Aksigorta, Eureko ve Ray Sigorta’nın pazar payları yüzde 1’in altında. Sektör yetkilileri bu yılki büyümeyi ise enflasyon ve kurların seyrinin belirleyeceğini vurguluyor.

Geçtiğimiz yıllarda sektörde KOBİ segmentinin payının yüzde 20-25’e yakın olduğu bilgisini veren Atradius Ülke Müdürü Taner Işık, son üç yıldır devlet destekli alacak sigortasının devreye girmesiyle bu oranın düştüğünü ve düşmeye de devam ettiğini söyledi. Işık, devlet destekli ürünün devreye girmesiyle birlikte yaşanan süreci şu şekilde anlattı: “Devlet destekli alacak sigortası KOBİ’leri destekliyor, ürünle alakalı farkındalık yaratıyor hiçbir itirazımız yok. Devlet destekli kredi sigortası ilk çıktığı zaman da bizim tarafta bir küçülme olabileceğini öngörmüştük. Çünkü zaten çıkış amacı KOBİ’lere hizmet etmek olan bir ürün. Ben açıkçası doğru bir politika olduğunu da düşünüyorum. Ama şöyle de bir realite var; devlet destekli kredi sigortasının fi yatları bizimkilerden daha düşük, vadeler daha uzun. Biz bu anlamda rekabet etmekte zorlanıyoruz. Ürünü daha uygun fi yatlı kullanmak isteyen müşteri o tarafa kayıyor. Geçtiğimiz sene daha fazla olmak üzere son iki senedir etkisini çok hissediyoruz. Bu konuda alabileceğimiz bir önlem de yok. Devletle rekabet edebilmek için fi yat indirmek gibi bir durumumuz da yok. Biz devlet destekli işine girmedik çünkü mevcut altyapımız buna uygun değil. Devlet destekli sigorta için yüksek otomasyon lazım. Adetler çok, fi yatlar düşük, poliçe bazına düşen prim rakamları da düşük. Butik çalışan bir tarzımız olduğu için ağırlıklı manuel işliyor bizdeki sistem. Şu anda aracı kuruluşa kalan prim yüzdesi 3 ve bu oran bizleri kurtarmıyor. Zaten piyasada bu işin çok büyük bir kısmı Türkiye Sigorta üzerinden gidiyor. Diğer sigorta şirketleri görece daha az çalışıyorlar. Acentelerin de çok büyük bir kısmının doğrudan Türkiye Sigorta ile çalıştığını duyuyorum. Şu da bir gerçek, zaten Türkiye Sigorta’nın yazdığı ölçüdeki KOBİ poliçesini Türkiye Sigorta olmasaydı da özel sektör tarafında yazamıyorduk. KOBİ tarafında zaten çok yüksek bir aktivasyonumuz olamıyordu çünkü ölçek ekonomisi meselesi bu. O nedenle de KOBİ segmentinde bu ürünün penetrasyonunun yükseltilmesinin başka bir yolu olduğunu ben şahsen düşünmüyorum. Bugün Türkiye Sigorta piyasayı bizlere terk etse bile, KOBİ tarafında yine de değişen bir şey olmaz. Devletin o segmentte faaliyette bulunmaya devam etmesi lazım. Biz özel sektör tarafında iyi hizmetle rekabet ediyoruz. Bizler için bu işin asgari bir fi yatının olması lazım. Onun altına inersek para kazanamıyoruz. Devletin para kazanmak gibi bir misyonu yok. Biz sermayedara hesap vermek durumundayız.”               

Orta segmentteki KOBİ’ler devlet destekli alacak sigortasına yöneldi     

“Alacak sigortası Türkiye’de aslında çok bebek bir sektör” diyen Coface Genel Müdürü Ali Gençtürk ise, tüm sigorta branşları içinde prim üretiminin yüzde 1’in altında olduğuna dikkat çekti. Avrupa’da ise bu oranın yüzde 10-15’ler civarında olduğu bilgisini veren Gençtürk, özellikle Kıta Avrupa’sında çok yaygın olarak kullanıldığını ve tam anlamıyla ticaretin kalbinde yer aldığını söyledi. “Bütün faturalar alacak sigortası sisteminden geçiyor diyebilirim. Biz Coface olarak daha önce önce fronter aracılığıyla Garanti ve Eureko üzerinden bu işlemi yapıyorduk. Gerçek anlamda 2007’den itibaren poliçe kesmeye başladık” diyen Gençtürk, KOBİ’lerle de yaygın çalıştıklarını, müşteri adetleri içerisinde KOBİ payının yüzde 20-25 seviyesinde bulunduğunu aktardı. Bunların da ağırlıklı olarak ihracatçı olduğunu belirten Gençtürk, şöyle devam etti; “Dolayısıyla KOBİ’ler tarafında ihracat yaparken hem işleri büyütmek, hem de oluşabilecek risklere karşı kendini korumak anlamında bir bilinç var. Biz de olabilecek her türlü kanal üzerinden bu ürünü KOBİ’lerin kullanmasını teşvik etmek istiyoruz. KOBİ segmentindeki firmalar için özellikle ihracat tarafında çok faydalı bir ürün. Bu ürünün yüzde 50’si yeni pazarlara ulaşmak, yeni alıcıları tanımak. Diğer yüzde 25’i enformasyon. İş yaptığınız sektörle ilgili, alıcınızla ilgili bizden bilgi alabiliyorsunuz. Kalan yüzde 25 fayda da, bir hasar oluşursa yani paranızı alamadığınızda Coface garanti ettiği o yüzde 90’ı size ödüyor.             

 Biz ihracat tarafında tamamlayıcı ürün gibi KOBİ’lere olabildiğince destek vermeye çalışıyoruz. Belli bir minimum kriterimiz de yok. Tabii ki 1 milyon doların altındaki bir işlemi yapmamız çok zor ama 2 milyon doların üzerindeki her işi yapabiliyoruz. Yurt içi tarafa gelince; orada da 3 yıl önce devlet destekli alacak sigortasının yaratılmasından sonra alacak sigortası bilinirliliği arttı. Biz bu hizmeti de veriyoruz. Özellikle orta segmentteki KOBİ’lerin ciroları devlet destekli alacak sigortasına kaydı. Çünkü orada 125 milyon kriteri var. Bu rakam da yüzde 40 artırılıp 175 milyona kadar çıkabiliyor ama onun üzerinde cirosu varsa yurt içinde özel sektörle çalışıyorlar. Dolayısıyla biz hem yurt içinde, hem de ihracat tarafında KOBİ’lerle çalışıyoruz. Türkiye’de ihracata dayalı bir büyüme modelinden bahsediyoruz. Dünyada da Türk ürünlerine önemli bir talep söz konusu. Özetle biz şu an ihracat tarafında yaptığımız işin en az 10 katını yapabiliriz. Diğer taraftan, 2022’de dünyada ifl aslar artacak. Bu artışı 2021’de özellikle ilk çeyrek için öngörmüştük. Ancak devlet desteklerinin devam etmesi nedeniyle geçen yıl oldukça iyi geçti. Dolayısıyla bu da bir baz etkisi yaratacak. Bu yıl ifl asları daha çok Avrupa ve Kuzey Amerika’da bekliyoruz. Çünkü orada destek destekleri rakamsal olarak çok daha fazlaydı. Bu desteklerin geri çekiliyor olması, enflasyonun beklenmedik şekilde artıyor olması ve parasal genişlemenin durup, faizlerin artacak olması ciddi anlamda risk oluşturuyor. Dolayısıyla da özelikle KOBİ segmentindeki ihracatçıların alacak sigortası ürününü kullanmaları gerekiyor. Çünkü bu segmentteki firmaların finansal tahammülleri daha az, paraları battığında daha büyük zarar görebilirler.2022’de alacak sigortası kullanmadan yapılacak ihracat macera olur.”      

İlgili Haberler
Önceki ve Sonraki Haberler