İŞ SÜREÇLERİNİN GELECEĞİ
Günün ikinci ve son oturumunda sigorta ve reasürans sektörünün küresel temsilcileri katıldı. Türkiye saati ile 14.15'te başlayan ve İngilizce olarak devam eden oturumun başlığı ise; "Dijitalleşme/Otomasyon ve İş Süreçlerinin Geleceği" olarak belirlendi. Türkiye temsilcisi olarak Türk Reasürans Genel Müdürü Selva Eren'in katılım gösterdiği oturumda konuşma yapan diğer isimler ise; Lloyd's Orta Doğu ve Türkiye Bölge Müdürü Andrew Woodward, Munich Re Müşteri Yöneticisi Tobias Sonndorfer, Swiss Re Batı ve Güney Avrupa Pazar Yöneticisi Nikhil da Victoria Lobo, Verisk Solutions Müdürü Tom Johansmeyer, Willis Re Genel Müdürü Maurice Williams oldu.
İngilizce gerçekleştirilen 3. panel, moderatör Willis Re Genel Müdürü Maurice Williams'ın giriş konuşmasıyla başladı. Sigorta ve reasürans sektöründe dijitalleşmeden bahseden Williams, böyle bir panelin katılımcıların ufkunu açacağını ve benzer toplantıların sektörün gelişmesi için son derece etkili olduğunu söyledi. Williams, "İnsanlar, değişen iş kültüründe rollerinin ne olduğunu düşünmeye başladı. Pandemi bitse bile eski çalışma yöntemlerine dönmeyeceğimizi söyleyebilirim" şeklinde konuştu. "Günümüzdeki müşteriler aldıkları bir parça kağıt şeklindeki poliçenin ne yaptığını tam olarak bilmek istiyorlar. COVID-19 sonrasında iş durması tarafında gelen davalar gibi nedenlerle beraber sigorta hizmeti sunanların eskiden daha fazla güven vermesi gerekiyor. Otomasyon devam etse de, insan faktörü her zaman önemli olacak. Yine de bu verinin doğru bir şekilde kullanılması sigorta şirketlerini müşterilerle daha da yakınlaştıracak" diye konuştu.
"COVID-19 İLE HEPİMİZ GIG EKONOMİSİ ÇALIŞANI OLDUK"
Panelin ilk konuşmasını Swiss Re Batı ve Güney Avrupa Pazar Yöneticisi Nikhil da Victoria Lobo gerçekleştirdi. Beklenen dönüşüm dalgasının artık sektörü kapsadığını söyleyen Lobo, bu değişim içinde sigortacının rolünün ne olacağı sorusunun önemli olduğu belirtti. Önümüzdeki dönemde her sektörün bir teknoloji tarafı olacağını ve sadece kârlılığa odaklanan bir iş modelinin günümüzde geçerli bir model olmadığını vurgulayan Lobo, "COVID-19 öncesinde gig ekonomisiyle ilgili yoğun bir bilgi alışverişi vardı. COVID-19 sonrasında aslında hepimiz bir anlamda gig ekonomisi çalışanı haline geldik" dedi. "Birkaç yıl önce Swiss Re olarak yeni ve esnek bir çalışma modeli oluşturduk. Artık ofisten çıktığınızda işinizi geride bırakmıyorsunuz. Hatta, çocuklarım bile yaptığım iş hakkında yorum yapmaya ve işe dahil olmaya başladı. Bu anlamda bakacak olursa, ne yaptığımız ve nasıl yaptığımız kendi başına bir tartışma konusu oldu" ifadelerini kullandı. "Artık herkesin bir teknoloji vizyonu olması gerekiyor" diyen Lobo, sözlerine şöyle devam etti: "Geleceğin iş yapışı modeli aslında kültürel değişimin ne yöne gideceğini gösteriyor. Bunlardan ilki yeni iş anlaşmaları modelleri. Geçtiğimiz yüzyılda neredeyse tamamen benzer iş kontratları ile çalıştık. Önümüzdeki dönemde temelde değişen ve insanların risklerini de dikkate alan bir iş anlaşması anlayışının öne çıkacağını düşünüyoruz." Lobo, liderlik tarafında da değişimler beklendiğini aktardı. Yeni liderlik modelinde risk alma ve geleceği tahmin edebilme özelliklerinin öne çıkacağını dile getiren Lobo, "Liderlerin artık aktüeryal tabloları bir kenara koyup kararları kendilerinin alması gerekecek. Çünkü geçtiğimiz günlerde aktüeryal tabloların tüm riskleri anlamak için yeterli olmadığını gördük" dedi.
"YIL SONUNDA 1 MİLYAR LİRA SERMAYEYE ULAŞACAĞIZ"
Lobo'dan sonra sözü Türk Reasürans Genel Müdürü Selva Eren aldı. Yeni bir reasürans şirketi olarak ilk işlerinin iyi teknik yeterliliğe ve tecrübeye sahip bir grup kurmak olduğunu ve bundan sonra teknoloji tarafına odaklandıklarını belirten Eren, "Sigorta çözümlerimizin çoğunu in-house hazırladık ve kısa bir sürede faaliyete geçmeyi başardık" dedi. "Ülkemizin deprem risklerini hespalamak için yeni bir model başlattık. Akademisyenler ile projelerimizi güçlendirmek için konuşuyoruz. Yeni yıldaki yenilemeler için de çalışmalara başladık" diyen Eren, sermaye güçleri hakkında şunları söyledi: "600 milyon lira sermaye ile hayatımıza başladık ve 250 milyon lira ekstra sermaye alacağız. Hükümetten 2020 içinde sermaye desteği alan tek şirketiz diyebilirim. Yıl sonunda 1 milyar lira sermayeye ulaşmayı bekliyoruz."
Teknolojinin yarattığı değişimden bahseden Eren, "Ülkemizdeki kamu hizmetleri bile dijitalleşmeye başladı ve büyük bir fayda sağlıyor. Dijital sigorta şirketleri ve dijital ürünler büyümeye devam edecek. Birkaç yıl içinde robotikler, otomasyon süreçleri daha yoğun kullanılmaya başlayacak. Türk Reasürans olarak makine öğrenmesi kullanıyoruz. Riskler üzerinde geniş bir bakış açısına sahip olmak için bu uygulamaları kullanıyoruz. Bunun yanında blockchain ile ilgili de konuşmak gerekiyor. İşlerimizin çoğu pek çok taraf arasında gerçekleşiyor. Bu nedenle üzerinde anlaşılabilecek tek bir model olması reasürans açısından önemli" dedi.
TÜRK REASÜRANS DÜNYAYA TEKNOLOJİ İTHAL EDECEK
Deprem modeliyle ilgili gelen bir soruya da cevap veren Eren, "Bize neden deprem konusunda bu yatırımları yaptığımız soruluyor. Var olan çözümlerin çoğu kara kutu çözümler. Sistemi kimin yönettiği de çok önemli. Kara kutu sistemlerde işin arkasında olanları görmeniz zor oluyor. Bizim sistemimiz, yerel akademisyenlerle geliştiriliyor ve sonuçlar tekrar tekrar kontrol ediliyor. Elimizde çok sayıda veri var. Hedefimiz bu verileri doğru bir platforma koyarak, daha anlaşılır bir sonuca ulaşmak. Çünkü kimse, kendimizi anlayacağımızdan daha iyi bir şekilde bizleri anlatamaz" ifadelerini kullandı. "Gelecek dönemde büyük bir Marmara Depremi bekliyoruz" diyen Eren, "Marmara'da gerçekleşecek bir deprem ABD'de gerçekleşecek bir depremden farklı olacaktır. Bu nedenle kendi çözümüzü üretmemiz gerekiyor. Bu anlamda büyük bir yatırım bütçemiz var. Aynı zamanda ülkemizdeki sigorta şirketlerinin de bu sistemi kullanabilmesini sağlamak istiyor. Önümüzdeki yenileme sistemine kadar sistemi küresel reasürans şirketlerinin de kullanabileceği şekilde hazırlamayı bekliyoruz" şeklinde konuştu.
"SEKTÖRÜN GELİŞİMİ HEM İNANILMAZ HEM TRAJİK"
Panelde üçüncü konuşmacı Lloyd's Orta Doğu ve Türkiye Bölge Müdürü Andrew Woodward oldu. "COVID-19 öncesinde bu sanal toplantı odasında küresel bir pandemi olacağını ve insanların %90'ının evde olacağını, yine de insanların trafik sigortası ve sağlık sigortası yaptırmaya devam edeceklerini söyleseydik, kimse inanmazdı. Bu inanılmaz, anca aynı zamanda da trajik. Sektörümüzü ayağa kaldırmak ve 21. yüzyıla uygun hale getirmek için küresel bir pandemiye ihtiyaç duyduk" diyen Woodward, "1983 yılında müşterilerin poliçelerde ne yazdığını tam anlamadığını fark etmiştik. COVID-19 sonrasında da aynı endişenin olduğunu görüyoruz. 30 yıl geçse de aynı sorunlarla boğuşuyoruz" şeklinde konuştu.
Sorunun "ne zaman dijitalleşmeliyiz" değil, "nasıl en iyi şekilde ve en doğru sırayla dijitalleşebiliriz" olduğunu belirten Woodward, sözlerine şöyle devam etti: "Lloyd's olarak 300 yıllık bir kurum olmamıza karşın COVID-19 öncesinde bile, gelecek nasıl gözükmeli diyerek çalışmaya başladık. Yüzlerce broker, müşteri ve paydaşlarla konuşarak, pazarın nasıl gözükmesi gerektiğini sorduk. Sonuçlara baktığımızda, süreçlerin basitleştirilmesi gerektiğini gördük. Lloyd's ile iş yapmayı kolaylaştırmamız gerekiyordu. Aslında her şey bu kadar basit. Lobo'nun konuşmasında dediği gibi kültür çok önemli. Sizinle insanların iş yapmayı istemesi o kadar önemli değil, size ne kadar kolay ulaşabildikleri önemli."
İngiltere'de pandemi gibi risklere karşı kurulması planlanan havuz Black Swan Re hakkında da bilgi veren Woodward, "Pandemiyi sigortalayamazsınız. COVID'in etkisi küresel sigorta şirketlerinin toplam gelirinin 2-3 katına ulaşmış durumda. Burada kamu ve sigorta şirketlerinin beraber bir adım atması gerkeiyor. Bu anlamda BlackSwan Re en çok ivme kazanan fikirlerden biri oldu" dedi.
"İNTERNET BANT GENİŞLİĞİ BİLE DİKKATE ALINMALI"
Hasar modellemesi süreçleri ve teknoloji hakkında konuşan Verisk Solutions Müdürü Tom Johansmeyer, yaptıkları bazı modellerden bahsetti. COVID-19 döneminde gerçekleşebilecek büyük bir hava olayı hasarını hesaplamanın son derece zor olduğu belirten Johansmeyer, ödeme tarafında da esnekliğin sektörü ileri taşıyacağını söyledi: "Suistimal rakamlarına da baktığımız zaman esnek ödeme modellerinin her zaman daha fazla suistimal anlamına gelmediğini gördük." Johansmeyer, COVID-19 sonrasında uzak noktalarda yaşanan internet bağlantısı sorunlarının bile ekspertiz tarafında öngörüler sunduğunu söyledi: "Felaket sonrası Miami, Houston gibi yerleri düşündüğümüzde teknolojinin etkisiyle bant genişliği bile hasarları belirlemekte sorunlar ortaya çıkarabilir. Sınırlı bir internet bağlantısı durumunda eksperliğe yardımcı olacak cihazların bölgede işleme başlaması bile son derece zorlaşacak."
Johansmeyer, sözlerine şöyle devam etti: "Veri ve gelişmiş analitiklerin kullanılmasında en büyük sorun, hangi hasarların otomatikleştirileceği ve hangi hasarların elle çözümleneceği. Bu süreci rayına oturtabilseniz ve eksper yollamanız gerekse de bunu bir sistem dahilinde yapmanız, hasarlardan görseller ya da hasar kayıtları istemeniz gerekecek. Hala bazı durumlarda hiçbir şekilde analitik süreçlerin doğru tahmin edemeyeceği nitelikte hasarlarla karşılaşabiliyoruz."
DİJİTALLEŞMEYİ ANLAMAK İÇİN TEKNOLOJİYİ ANLAMAK
Konuşmasına iş dünyasının geleceğiyle ilgili bir sunumla başlayan Munich Re Müşteri Yöneticisi Tobias Sonndorfer, "CEO'ların %90'ı dijital bir dönüşüm bekliyor ancak sadece %15'inin bir yatırım planı bulunuyor. Dijitalleşme aslında teknolojinin ne seviyede kullanılabileceği. Öncelikle teknolojinin nereye gittiğini görmemiz gerekiyor. Teknoloji çok geniş bir alan ve tamamına hakim olmak son derece zor. Bu nedenle hangi alanlarda sigortacıların aktif olabileceğini düşünmemiz gerekiyor. Munich Re olarak hangi teknolojilerin işimizde kullanabileceğini ortaya çıkarmaya çalışıyoruz" dedi. Sonndorfer, sözlerine şöyle devam etti: "Sigorta değer zincirini teknolojinin büyük oranda değiştirebileceğini düşünüyoruz. Bu teknolojiler müşterilerimizi derinden etkiliyorsa, bizim de reasürör olarak bu alanda aktif olmamız gerekir. Çünkü müşterinin problemleri bizim de problemlerimiz."
"BAŞKA BİR OFİS KONSEPTİ BİZİ BEKLİYOR"
Fiyatlandırma ve underwriting ile ilgili de görüşlerini ileten Sonndorfer, belirli bir veritabanının olduğu ve bunun üzerinden tanımların yapıldığını söyledi. "Makine öğrenmesi bu alanda büyük bir değişime neden olacak. Geliştirilmiş underwriting programları ile internetteki verileri kullanarak underwriting süreçlerini iyileştirebiliyoruz" ifadelerini kullanan Sonndorfer, iş süreçlerinin geleceği hakkında beklentilerini şöyle anlattı: "Almanya'da gerçekleştirdiğimiz bir araştırmada, uzaktan çalışmada özellikle toplantılarda verimliliğin arttığını gördük. Bununla beraber, ev ve iş yeri arasında bir ayrım yapmak zorlaştı. Evden mi çalışıyorum yoksa ofisi evime mi getirdim? Evinizden ofisteki verimlilikle yapamayacağınız görevler var. Örnek olarak, takımınızla beraber yapmanız, sosyal bir ortamda olmanız gereken kreatif işler. Bu bağlantıyı kendi evinizden ve bir ekran karşısında sağlamanız mümkün değil. Ayrıca, video üzerinden konuşmayı tercih etmeyen bireyler de var. Buradan şu sonucu çıkarıyoruz: Kriz öncesi iş ritmine dönüş olmayacak. Tecrübelerimizden iyi elementleri toplamalıyız. Ofisin çalışma için kaçınılmaz olduğu gördük, ancak ofislerin de bu günkü formunda kalamayacağını biliyoruz. Bambaşka bir ofis konsepti bizi bekliyor."